zorla almak, el koymak, müsadere etmek, zaptetmek, gaspetmek.
The weapons found in the house were
seized by the police. The enemy army seized the fort.
Fiil
kavramak, iyice anlamak.
to seize the meaning of sth: bir şeyin anlamını kavramak.
to seize an idea. Fiil
yakalamak, kapmak, tutmak.
He seized my hand, shook it and said how glad he was to see me: Elimi
yakaladı, sıktı ve beni gördüğüne çok memnun olduğunu söyledi.
He seized the child and pulled it back from the edge of the cliff: Çocuğu yakaladı ve uçurumun kenarından geri çekti.
Panic seized the crowd: kalabalık paniğe kapıldı.
Amazement seized me: Şaşıp kaldım.
Fiil
enselemek, yakalamak, tutuklamak.
to seize a thief: bir hırsızı yakalamak/tutuklamak. Fiil

seise ile ayni anlama gelir. (genellikle pasif olarak) temlik etmek, mülkiyetine/tasarrufuna geçirmek.

She was seized of waste estate: Geniş bir mülk edindi.
You stand seized of the farm as of today: Bugünden itibaren çiftlik sizindir.
Fiil, Hukuk
haczetmek. Fiil
(fırsatı) kaçırmamak, ele geçirmek.
to seize the opportunity: fırsatı kaçırmamak, fırsatı ganimet
bilmek.
Opportunities are hard to seize: Fırsat kolay kolay ele geçmez.
Fiil
sicim sarıp bağlamak. Fiil, Denizcilik
(bir çareye/yönteme/plana vb.) dört elle sarılmak. Fiil